VÜCUDUMUZDA EVRİMİN İZLERİ: KÖRELMİŞ YAPI VE ORGANLAR

   Körelmiş organlar (vestigial organs , vestigials) ya da körelmiş yapılar (vestigial stuctures) evrime göre, canlılarda zaman içerisinde işlevsizleşerek canlı vücudunda iz olarak kalmışlardır. Biz bu yazımızda insan evriminde insanın  insansı atalarımızdan kalma yapılara  değineceğiz.

  İnsan vücudu aslında  bir doğal tarih müzesi gibidir. Yakından incelemeye kalktığımızda vücudumuzda bulunan fakat kullanmadığımız birçok yapı ve organla karşılaşırız. Bu organların işlevlerine  baktığımızda aslında bizim ihtiyacımız yok ama hayvan atalarımız bu yapı ve organlara ihtiyacı  vardı. Doğal seçilim ve evrim  sonucu bu organlar işlevlerini yitirmiş ama tamamen yok olacak kadar evrimleşememiştir. Şimdi gelin bu organ ve yapılar nelermiş bir kısmına yakından bakalım ; 
  

PALMARİS LONGUS KASI : Kolunuzu düz bir yere koyup baş parmakla serçe parmağınızı birleştirip elinizi biraz yukarı kaldırdığınızda bileğinizin ortasında yükselen bir şerit var ise ön  kolunuzda körelen bir kasınız var demektir. Gördüğünüz tendon, palmaris longus kasına bağlanır. İnsanların %10 - %15 inde bir ya da iki kolunda bu kas bulunmaz. Memelilerin birçoğunda bu kas bulunur. Fakat hareket etmek için ön ayaklarını kullanan hayvanlarda bu kas daha çok gelişmiştir. Lemur, maymun gibi primatlarda bu kas uzun , şempanze , goril gibi ağaçlara tutunarak ilerlemeyen diğer insansılarda ise bu kas kısadır. 

AURİCULARİS KASLARI : Harici kulak kasları da olarak bilinen Auricularis anterior, Auricularis superior , auricularis posterior olmak üzere 3 kastır. Çoğu memeli atalarımız tarafından işitme duyularını özel seslere odaklamak üzere kulaklarını döndürmek ve kontrol etmek (kafalarından bağımsız olarak) için kullanılır. İnsanlar bu görev için kullanmamasına rağmen bu kaslara  hala sahiptir  ancak sizin de tahmin edebileceğiniz gibi bu kaslar da vücudumuzun körelen bir başka yapısıdır.

NİKTİTANT ZAR :  Aynanın karşısına geçip gözümüze yakından baktığımızda gözümüzün köşesinde bulunan ince bir zar parçasına rastlarız. Bu gördüğümüz zar niktitant zar veya 3. Göz kapağı olarak bilinen yapıdır.  Bu yapı yardımcı kas ve diğer yapılarıyla birlikte özellikle kuşlarda çok iyi gelişmiştir. Bazı sürüngenlerde, amfibilerde, ve köpek balıklarında bulunur. Göz küresinin tamamını hızlıca örttüğü için işlevsel açıdan bazı canlılarda son derece önemlidir. Bilinen primat türlerinden ise 3.göz kapağını fonksiyonel olarak kullanan tek primat türü Calabar angwantibo dur. İnsanlarda ise yapı son derece küçülmüştür.

KUYRUK SOKUMU KEMİĞİ (COCCYX) : Kuyruk sokumu kemiği bir zamanlar mevcut olan fakat artık işlevi olmayan kuyruk kalıntısıdır.. Bir  kuyruğa olan ihtiyacımızı kaybettik ama kuyruk sokumu kemiğine olan ihtiyacımızı kaybetmedik. Kuyruk sokumu kemiği 4 omurun kaynaşmasıyla oluşan kemiktir. Kuyruk sokumu kemiğinin vücutta iki görevi vardır: Çeşitli kaslar için destek yapısı ve oturup arkaya doğru yaslanan bir kişi için destek işlevi vardır. Kuyruk sokumu kemiği aynı zamanda anüsün pozisyonunu da destekler.

APANDİS (APENDİX) : Sindirim kanalında karşılaşılan kalıntı  ise kör bağırsağın (çekum) kurtçuk biçimli uzantısı vermiform apendix (apandis) dir. Tavşan ve at gibi hayvanlarda selülozun sindiriminden sorumludur. İnsanda apandisitin görevleri konusunda net bilgiler olmamakla birlikte bilim insanları arasındaki yaygın kanı, insan apandisin evrimsel süreçte yavaş yavaş yok olduğu yönündedir. Çünkü beslenme tarzımız değişmiş selüloz daha az tüketmeye başladığımızdan beri  apandis organına daha az ihtiyaç duyulmuş ve git gide körelmiştir.

YİRMİ YAŞ DİŞLERİ:  3.azı veya yirmi yaş dişleri  uygar insan ırklarında körelme eğilimindedir. İlk insanlar birçok bitki türü ile besleniyordu. bitkilerin lif yapısının ve selülozun sindirimi oldukça güç olduğundan, ezici dişlerle bunların olabildiğince parçalanması gerekiyordu. Bu sebeplerden dolayı, evrimsel geçmişimize baktığımızda karşımıza çıkan insan ve insansı atalarımızda, çok daha geniş çeneler ve daha fazla öğütücü diş yapısı görüyoruz. Evrimsel süreç ile birlikte , gıdalarımız değişti. Ot temelli beslenmeden, et temelli beslenmeye doğru bir geçiş yaşandı. Bu süreçte, büyüyen beynimiz ve kafatasımızla birlikte, daha kolay sindirilip yenen besinlere geçilmesinden ötürü çenemiz de giderek küçüldü ve en arkada bulunan dişlerimiz, bu süreçte köreldi ve kendilerine çenede yer bulamamaya başladılar. İşte günümüzde, bazı insanların 20 civarındaki yaşlarında çıkardıkları bu ekstra dişler, bunlardır.

İnsan vücudunun aslında nasıl tarihsel süreçlerden geçtiğini tam olarak göremesek de evrimin bizlere bıraktığı izlerden bunları tahin edebiliyoruz. Vücudumuzda bunun gibi bir sürü daha organ ve yapı bulunmakta başka bir yazımızda daha  bunlara da değinmeye çalışacağız.


Yorumlar